Ahenkli bir tıkırtıyla dans eder ayaklarım ıslak asfaltın parıldayan ışıklarında. Öyle ki duymaz kulaklarım şehrin dışımda kalan gürültüsünü…
Ahenkli bir tıkırtıyla dans eder ayaklarım ıslak asfaltın parıldayan ışıklarında. Öyle ki duymaz kulaklarım şehrin dışımda kalan gürültüsünü…
Bazı şeyler vardır açıklanamaz, açıklanmaya kalktığında tüm sihri ve büyüsü bozulur. Çünkü kendi sınırlı kabımızdan sunarız insanlara içmeleri için. Onlar yuyum yudum mu içer kana kana mı orasını bilmem. Ama altın bir tabakta sunulası şeyler vardır hayatta ve bunlardan aldığım ahenkli dans biçimidir Zen.
Tanımlamaya kalkmayacağım. Google a sorun yanıtlayacaktır, hem de benden daha iyice. Ben sadece bu gün bu vesileyle içimde doğanları kendi üslubum ile dışa vuracağım. Hatta bir tokat gibi patlarsa yüzünüzde bana sormayın “ne oldu?” diye. Kendi sezgisel kıvrımlarınızda dolaşın…
İnsanoğlu-İnsankızı olarak dünyaya gelip yaşayıp gidedururken, yaşamın kıyısında ayaklarımızı engin ve sonsuz denizin tuzlu suları yalayıp dururken; keşfettiğimiz dünyamıza anlamlar yüklemeye çalışırken çocuksu bir edayla keşfettiğim güzelliklerdendir Zen. Her güzel şey iyi midir sorusunun aklıma geldiği anda? “Hayır her güzel şey iyi değildir ama söz konusu bir öğreti, benimsenmiş bir yaşam biçimi, keyif veren bir buğulu tütsü ise içerisinden iyi olanı almak bize düşer” diye yanıtladığım andır Zen. Hayatın tekdüzeliğine hatta tek tük seslerine tak tuk kafiyeler atarak şarkılar söylemektir Zen. Ama bu Zen aslında bizden başkası değildir. Bir insansı tütsü ile havayı renklendirmiş bir baş dönmesi ile kelimeleri biçimlendirmiş çocuksulukla işlenmiş dantel örgüler gibi kenetlenmiş, soluduğumuz hava gibi bizden bir şeydir… Ama kesinlikle Şey değildir…
Yağmurlu bir günde insanlar ıslanmaktan kaçışırken bakışlarını, yüzünü gökyüzüne çevirerek yağmuru yüzünde hissetmek istiyorsan eğer; bunu yapmanın yoludur Zen; son derece insancıl ve bir o kadar da kutsal. Kutsaldır çünkü insana özgüdür. Yaratıcının izlerini, imzalarını taşıyan insana; insanın doğasına özgü olduğundandır bu kutsallık.
Resim kaynağı için resim üzerine tıklayın
Ahenkli bir tıkırtıyla dans eder ayaklarım ıslak asfaltın parıldayan ışıklarında. Öyle ki duymaz kulaklarım şehrin dışımda kalan gürültüsünü. Benim “dışımda” dır şehir o sıra ve ben tamamen “dışında”. Çünkü bedenim yoktur o anda. Salt ruh çıkmış dolaşmakta.
Zen, Zan, Zin, Zun; duydum bir dum
Zem, Zam, Zim, Zum; ve bir damla suydum, aktım aktım durdum…
İsmail KAYA 30 Mart 2011,
Çalışılası olmayan bir iş gününde; mekanik, elektronik ses kafesleri arasında…
Zen ile ilgili bana bir şeyler yazma hissi veren aşağıdaki bağlantılardaki yazıları okuyabilirsiniz. Sizler de eğer bu yazıyı okuyorsanız kelimelerinizin hayat vereceği cümleleri okumaktan keyif duyarım.
http://bertanarpak.com/2011/03/29/comedian-zen-budistimidir/