Bir rehber verdiler elinize. “Al…” dediler “…hayatı tanıman için bir rehber!”.
Aldın eline rehberi; ağaç kabuklarından oluşmuş ama onlar kadar sert gelmeyen ele,
çevirdikçe yapraklarını haşur huşur eden, üzerindekileri dökebildiğin dile…
İhtiyacın mı vardı böyle bir rehbere? Yoktu belki. Belki tanımlayabiliyordun hayatı ona baktığın kendi pencerenden. Ama yine de verdiler eline işte sırf kendi kelimeleriyle okuyabilesin, tanımlayabilesin diye…
Neden diye sormadın. Çünkü biliyordun ki ihtiyacın vardı başkalarının penceresinden bakmaya hayata ama olan oldu artık. Ne kelimeler senin ne sen o kelimelerin! Bir boşluk oldun hayatı tanımlamaya, tanımaya çalışırken. Çünkü kendi kelimelerin ellerinin arasındaki o rehberin sayfaları arasında eriyip gitti.
O halde birileri söylesin bana nedir bu anlamsız karmaşa? Kendimi koyuyorum tarif ettiğim hayali rehberi alan, elleri arasında evirip çeviren ve halen hayatı tanımlamaya çalışan hayali adamın yerine. Dışarıda yağan yağmura bakarken yağmur damlaları gibi düştüğümüz canlanıyor gözlerimin önünde. Düşüyoruz olanca gücümüzle. Benliğimiz, sevgilerimiz, hayallerimiz uçup gitmiş sanki. Öyle ki hiç birine sahip olmamışız gibi aslında. Hayatta kalma çabasından sanki gömülüp gitmişiz anlamsızlıklara. Halen başkaları bizi kelepçelemeye çalışıyor. Düşüyoruz rehbere kazıdıkları harfleri okuyarak. Dogmalarla boğuşurken kalbimizin sesini anımsamakta güçlük çekiyoruz. Sanki hiç kalbimiz olmamış gibi. Sanki biz hiç olmamışız…
Kaç günün kaldı geriye? Kaç gün daha bu yaşlı dünyanın tozlarını ciğerlerine dolduracaksın? Kaç gün daha bu yaşlı ve de gözleri yaşlı dünyanın göz yaşlarında boğulacaksın? Masumlar toprak denilen kara parçaları için öldürülüyorken sen kaç dün daha o toprağa ayak basacaksın?
Bu soruları sormadan edemiyorum o hayali rehberi ellerine alan ve anlamsızca evirip çeviren hayali adama. Her ne olursa olsun beni mutlu kılan halen içimde kalan insancık kırıntıları ile atıştırıp dururken, açlığımın giderek arttığını hissetmem yanında; bulduklarımla, sahip olduğum kırıntılarla yetinebilmenin mutluluğunu taşıyorum. Çünkü beni bu hayatın daha yaşanabilir olduğuna inandıran ve bu inanca tutunmamı sağlayan işte bu kırıntılar. Öyleyse şükürler olsun sahip olduklarıma, sağlığıma, aşkıma, aileme ve dahası şükredebiliyor olmama… buradayım, okuduğun satırlarda. Şimdilik…
İsmail KAYA 04.Mayıs.2011 Kırıntısı… Hayatı tanıma rehberi Bölüm 1