Bütün gün dışarı çıkmadım. “Belki öğlen uğrarım” dedin diye evde oturdum, yemek pişirdim. Öğle saati salata yaptım, sofrayı hazırladım, karnın aç gelirsin diye düşündüm. Gelmedin! – Kaynak
Bu gün eşimin yönlendirmesi ile MSN ana sayfasında Kadın linkini tıkladım ve Wireless erkekler yazısını okudum. Komikti gerçekten. Yanlış mıydı doğru muydu o konuda yorum yapmıyım. Derken aşağıdaki diğer yazı başlıklarına göz gezdirdim. Sofrayı kurdum bekliyorum başlıklı yazı ilişti gözüme. Okudum. Daha ilk satırlar bana meşhur Murphy kanunlarında okuduğum bir kanunu anımsattı. Şöyle diyor Murphy yasası “Düşürdüğün ekmeğin yağlı yüzünün halıya gelme olasılığı, halının yeniliğiyle doğru orantılıdır.”
Bu yasa ile ilişkilendirdiğim satırlar ise şunlar olmuştu:
Eğer ben dışarı çıksaydım, sen mutlaka gelirdin. Evde yemek olmasaydı, ben sana sofra hazırlamasaydım, sen mutlaka karnın aç gelirdin. Ben ne yapmasaydım, sen mutlaka yapardın. Ben ne yaparsam, sen mutlaka karşılığını vermezdin! – Kaynak
Biz insanların birbirlerini anlamaya çalışmaları ve bu çabanın getirisindeki kazanımları aslında gerekli bağlantıyı otomatik olarak kurmamızı sağlıyor bence. Hayatımızdaki olumsuzlukları ve olumlu tüm yanları hayatımıza kendimiz çekiyor ve hayata bakış açımız doğrultusunda değerlendiriyoruz yaşamı. “Hayat görebildiğin kadardır” ile ilişkilendirdiğimiz söylevlerimizi geliştiriyor ve göremediğimiz kadarının var oluşunu kabul ediyoruz artık. Ve bu göremediğimiz kadarın hayatımıza bir kelebek etkisi yapmasını da yadırgamıyoruz. Ama her şey Murpy kanunlarındaki gibi olacak diye bir şey de söz konusu değil elbette. Yani her zaman bu olmuyor. Her zaman sofra hazırlandığında orada olmuyor değiliz. Ancak sadece sofra hazır olduğunda orada olamamamız dikkat çekiyorsa kim bilir belki hayata bakış açımızı tekrar gözden geçirerek gözden kaçırdıklarımızı görmeye çalışmanın vakti gelmiştir…
Bunlar bir yana dursun aşağıdaki satırlar oldukça etkileyiciydi yazının devamında:
Ömrünü birinin üstüne kurmaktan vazgeçmeli gönüller. Ne kadar seversek sevelim, bize ait bir hayat bırakmalıyız cüzdanımızda… Bize ait paramız, bize ait hayallerimiz, bize ait sırlarımız olmalı… Öyle ya; belki uğrayacak olan bir gün gelip belki sevmezse?
Oldukça etkileyici ve ilk bakışta doğru satırlar olsa da şunları söylemeden geçemeyeceğim. Evet insan ömrünü birinin üstüne kurmamalı. Bu noktada sevdiği insanla bir olabilmenin başarısı ön planda oluyor. Eğer gerçekten bir olabilmişsen, hayatını birleştirebilmiş, hayata onun baktığı gibi bakamıyor olsan bile onun bakışlarını anlayabiliyorsan sen o olmuşsundur. Bir başkası yani sen yoksundur o andan sonra. Elbette bu sevilen için de geçerli. Yani karşı taraf için de geçerli.( Henüz bir olunmadığını varsayarak karşı taraf demekte çekince görmüyorum). Evet karşı taraf da size aynı empatiyle bakmalı ve siz olabilmeyi başarabilmeli. Eğer cebinizde sadece kendinize ait hayalleri ve paraları saklarsanız siz yeterince o olmamışsınızdır. Her daim aklınızda bir ayrılık düşüncesiyle başlamışsınızdır demektir bu. Bu durumda başlangıç yanlış olacağından önemli olan her ne kadar başarılamayan bir şeyse de Bir olabilmektir. Bir olabilme düşüncesiyle yola çıkmaktır. Fakat bu noktada kendinizi de es geçerseniz ve beklentileriniz ve hayalleriniz karşılanamaz duruma gelirse işte o zaman da çuvalladınız demektir. İşte bu satırların arasında anlatılan da zannediyorum bu durumdur. Bu nedenle insan kendi varlığını ve karşısındaki insanın varlığını, duygularını, ihtiyaçlarını düşünerek hareket etmeli. İnsan neden sever ki? Tabiki mutlu olmak için. Çünkü sevmek mutluluk verir. İnsan sadece kendisini, hayallerini ve beklentilerini düşünerek nasıl mutlu olabilir ki? Kıraç’ın dediği gibi “Bir gitarım bir de ben, istiyorsan gel benimle” diyebilmek gerekli. Beklentiye sokmadan ve beklentiye girmeden sevmek gerekli. Gerisi kendiliğinden gelir zaten, mutlu ettikçe mutlu edilirsin. Eğer hep aksi oluyorsa zaten bir terslik vardır ama dedim ya her zaman geçerli olmayacaktır Murphy yasaları. Yanılıyorsam düzeltin…
Bu yazı 3 Kasım 2011 tarihli 4season4people.wordpress.com adresindeki yazıdır. Buraya taşıdım.