Bilinmezlik! Her zaman insanları içine çeken kara bir delik gibidir. İçeri girmek istersin, bulmak istersin! Bilinmeyeni bilmek, görmek ve bilinmeyene dokunmak istersin. İlk olmak istersin! Çünkü özel olmak istersin! Eğer bir de neyi nasıl aradığını biliyorsan durum daha da zevk verici bir hal almaya başlar çünkü çoğu kez aradığından farklı şeylerle; sürprizlerle karşılaşırsın. İçinde bulunduğumuz 2012 yılı bizler için işte böylesi bir gizeme gebe…
Tüm büyük dinlerde sapkınlığa düşen uygarlıkların yok edilişleri, cezalandırılışları ile ilgili bilgiler vardır.
İç karartıcı bir konu. Ürperten, korkutan! Ama gerçekleri duymak çoğu kez insanları korkutur. İnsanın duymaktan korktuğu en büyük gerçek ise şudur; ÖLECEKSİN!
“Andolsun biz Nuh’u kendi kavmine(toplumuna) gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur! Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım!” (Araf suresi, 59) -Kaynak: http://www.kavimlerinhelaki.com/
“Nuh’un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu’nun gelişinde de öyle olacak. Nuh’un gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar
yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek başlarına geleceklerden habersizdiler. İnsanoğlu’nun gelişi
de öyle olacak.” (Matta, 24/37-39) – Kaynak: http://www.textara.com/kavimlerin-helaki-nuh-hud-lut-ad-kavmi-kavimleri-kumlarin-hz-alehisselam?page=0%2C12
Ankebut 29:31-32 (273) “Elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldikleri vakit –Biz bu şehrin halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir- dediler. İbrahim –ama onların içinde Lut da var- dedi. Elçiler –Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi biliriz. Onu da ailesini de muhakkak kurtaracağız. Yalnızca geride kalacaklardan olan karısı müstesnadır- dediler. – Kaynak: http://www.frmtr.com/garip-olaylar/133410-sodom-ve-gomorra-kavimlerinin-helaki.html
21 Aralık 2012! Dünyanın sonu mu? Maya uygarlığı insanlığın sonu için bu tarihi öngörmüş müydü? Efsaneler doğru olabilir miydi? İnsanlar korkmakta haklı mıydı?
Şu bir gerçek ki pek çoğumuz neye inanacağını bilemez duruma getirildik. Çocuklarımıza izleteceğimiz çizgi filmlere dahi güvenmez olduk ki onlar en masumları! Video kliplerde, reklamlarda etrafımızı çeviren gizli mesajlarla, ses ve ışık bombalarıyla her gün dövülür olduk! Her gün biraz daha sersemliyoruz! Yalanlarla örülmüş bir çevrede yaşayıp giderken GERÇEK dediğimiz kelimenin anlamını içi karanlık, derin bir hendeğe atmışlar da haberimiz yok! Böyle bir dünyada kendi kıyametimizi mi bekleyeceğiz yoksa doğru olduğuna inandığımız vicdanımızın sesine mi kulak vereceğiz? İşte yukarıdaki sorulardan ziyade bu soruya yanıt verebilmek gerek. Çünkü çoğu kez insanın vicdanı gördüğü ve duyduğu yalanlardan arındırır gerçeği…
Yok oluşa geri sayım:
[CountDown id=1 width=250 custom_widget=1 containerx=0 containerxy=0 imagebackground=true reflection=true year=2012 month=12 day=21 hours=5 minute=10 textunder=true color=dark]
Her yokoluş içinde yeni bir oluş barındırır! Yok olduğumuz her gün yeniden doğuyoruzdur aslında. Yeni şeyler ekleniyordur içimize, yeni ışıkları görüyordur bu gözlerimiz. Eskisi olmuyoruzdur artık. Yeniyizdir! Kim bilir belki de ne göze ne kulağa ihtiyacımız olacak bu yenilikte! Saf ışık olup yükseleceğiz gökyüzüne. Gökkuşağının yedi rengine ilave bir renk olacağız ve rüzgar şarkımızı fısıldayacak duymak isteyenlere…
Bilinmezlik! İçine çekiyor delicesine…
Yok mu olacağız, yoksa şimdiye kadar hiç olmadığımız gibi VAR mı?
Artık televizyon dizilerinde ti ye alınan şu cümlede söylendiği gibi: “Yüreğinin götürdüğü yere git!”