Türkiye’de bir korku filmi çekilse ve adı “Sivas katliamı” olsa bundan daha fazla korku veremezdi eminim. Çünkü gerçek hayatta adaletin çöktüğü, adalete güvenin kalmadığı, faillere “zaman aşımı” adı altında dokunulmadığı bir gerçek hayattaki korku ve utancı hiç bir film hissettiremez zannediyorum…
Doğrusunu büyüklerimiz bilir. Bizler küçük ve cılız, adalete halen güvenmek isteyen bir azınlık olarak titremeye mahkum görünüyoruz. Sırtımıza yüklenen utanç kefelerini yalnızca kendi insanlığımız adına değil, kendimizi içerisinde gördüğümüz toplum adına da taşıyoruz. Ah cahillik! Sen nelere kadirsin!…
Sivas için utanç, Sivas’lı için utanç, insan için utanç, adalet için utanç… ama dedim ya bazılarımıza göre sadece, azınlığa göre sadece…
Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te 37 kişinin yakılarak öldürüldüğü Madımak Oteli katliamı zaman aşımına uğradı. Müjde size! İnsanlık zaman aşımına uğradı! Tüm değerler zaman aşımına uğradı! Ey inananlar! İnandığınızı söyleyerek öldürmeye devam edin(!) ama bilin ki “inancınız” zaman aşımına uğradı…
“Kim bir mü’mini kasden öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere gireceği cehennemdir.” (Nisa Sûresi, 4/93)
Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. (Maide sûresi, 5/32)
“İki Müslüman kılıçları ile karşı karşıya geldiklerinde, öldüren de öldürülen de Cehennem’dedir.” (Müslim, Fiten 14; İbn Mace, Fiten 11)
Başka sözüm yok, utanıyorum!