İhsan Oktay Anar’ın Yedinci Gün üne dair bir önceki yazımda, kitapı henüz bitiremediğime ve henüz okumakta olduğum bu kitabın beni etkilediğine değinmiştim. Bu sabah kitapı okumayı bitirebildim…
Sizde de böyle enteresan huylar var mıdır? Bir kitapı ilk elinize aldığınızda üzerine bir şeyler yazar, not düşer misiniz? Bir satırın altını çizip yanına notlar alır mısınız?
Çoğu insan böyle bir davranışı “kitap ve yazarına saygısızlık” olarak görebilir belki. Ama ben beni etkileyen kitapların sayfalarına bu tür notlar almayı seviyorum ve bu davranışı kitapı ve yazarını “bana bir şeyler hissettirip yazdıracak” bir eser yazdığı için onurlandırmış gibi hissediyorum. Belki burada onurlandırmak kelimesi benim Cüz-i varlığıma uygun düşmeyebilir, bunun için af dilerim. İleride bir gün, yıllar sonra, geleceğin bilinmeyen bir anında geçmişten o güne gelen bu kitabı elime aldığımda üzerine düştüğüm notu görecek ve belki kitapı okurken ki ruh halime kah gülecek, kah ağlayacağım. Hatta belki çocuklarım, torunlarım kitapı ellerine aldıklarında “babam o zamanlar ne aklı evvel miş” diyecekler. Kim bilir…
Bu sabah otobüste kitabın sonuna geldiğimde kitabın başına düştüğüm notumun kitapla tam da birbirine uyduğunu, örtüştüğünü hatta birbirlerine çok yakıştıklarını düşündüm. Bu gün kitapın sonuna bu kez otobüste, bu Eylül sabahının saati 08:28 i gösterdiğinde şu satırları not almıştım bu kez otobüsün hareketlerinden titremekte olan elimin o ahenkli müthiş(!) yazısı ile…
son yağmur tanesi de düştüğünde,
Gök perde açılır tüm haşmetiyle,
Ardındaki ebedî gerçeğe.
İsmail KAYA 04.Eylül.2013 08:28
Kitap kapakları:
“Yedinci gün – son söz” üzerine bir yorum