İlkbahar yağmurları ile yazılmış bir şiirimsi. İtiraf etmeliyim ki Jazz dinlerken yağmuru ve otobüsün camında parıldayan gecenin ışıklarını izlemek ap ayrı bir duygu. Pek hoş zamanlar geçirmiyoruz maalesef ülkece ama neyse ki içimizde bizi insan yapan duyguları da yitirmediğimizi gösteriyor hala şiirler okuyabilip şarkılar dinleyebilmek. Dilerim kimse yüreğindeki şiiri kaybetmez ve kaybedenler ise buluverir ap ansızın yüreğinin derinliklerinde. Bu da bir umut işte…Şimdi gelelim basit bir iki kelimeyle şiirimsimize…
GECE, YAĞMUR, SEN ve BEN
Yağmur damlaları,
gecenin renklerinde dansı.
Işıl ışıl gözlerindeki parıltı
ve bilirsin her şey sessizlikte saklı.
Kırmızı pelerinli turkuaz düşlerinin
yansımasıydı camdaki ışıltı.
Yavaşça süzülürken damlalar
bir toz huzmesi belirdi havada.
Çıplak kalan benliğinin
şarkısıydı kulaklarımda
Çınlayan öylece, nefessiz bırakan adice,
yaramaz huysuz ve haylaz haykırışıydı.
Her şeyin başlangıcında yol almak vardı
anlamsız kelimelerin eşiliğinde
yitik düşlerin gölgesinde.
Aniden var oluş gibiydi, yağmurda bakmak gözlerine.
Islak bir gecenin şarkısıydı nefesin
düşerken bir yağmur damlası gibi yüreğime.
Ve dokunmak vardı gece gibi
sarmak seni gökyüzünde.
İsmail KAYA 24.Mart.2016 20:11 “Yağmurlu bir günde yolda, ilham veren yağmurun eşliğinde, turkuaz rengi düşlere…”