KAYIP KENTİN OYUNCAK ASKERLERİYDİK BİZ
Biz kayıp kentin oyuncak askerleriydik olsa olsa,
Kumdan kaleler yapardık yarım kalan umutlarla,
Yıldızları izlerdik saatlerce zaman akarken gökte bulutlarla,
Görenler deli derdi, ruhumuz ay ışığıyla raks ederken dalgalarda.
Ve biz kayıp kentin oyuncak askerleriydik çırpınan sığ sularda,
Anlaşılmaz olduk anlaşılmaz bulduğumuz yalnızlıklarımızda,
Sen pembe tokanı kaybettin ben oyuncak arabamı bu kumsalda,
Derken zaman sustu, sessizce kapanan dudaklarımızda.
Evet biz, kayıp kentin oyuncak askerleriydik zamanda,
Kağıttan gemilere bindik deli yüreklerimizle hırçın okyanuslarda,
Rüzgarda savrulup yüzümüze çarpan kum taneleriydik aynı zamanda,
Kendi kendimizde eridik, kendi kendimizde belirdik (gök kuşağı gibi) her yağmurdan sonra.
Kayıp kentin günden güne azalan oyuncak askerleriydik biz,
Kâh dizlerimizin üstüne düştük, kâh sessizce göğe süzüldük,
Eşsiz gök kubbenin altında kimimiz kâh bulutlarda gezindik,
Kâh bir kelebek misali çıkmak için kozamızdan, çiçeklere özendik..
Bilirsin,
Dolaşırken gece sessizce saçlarında bu tatlı rüzgar,
Yakamozlar ışıldarken umut denizinin sahillerinde,
Gökte parlayan yıldızlar gibi zamanın ellerinde,
Kayıp kentin oyuncak askerleriydik biz...
İsmail Kaya 15-16.8.2016 "gece, zaman ve yıldızlı gökyüzü altında, aşk, yaşam ve ölüme dair"
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili