Bu hafta Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız. Uzun zamandır dünya güzel günler yaşamıyor! Her gün dünyanın bir ucundan acı bir haber alıyor artık “insanlık(!)”. Rusya-Ukrayna savaşı; şimdi de İsrail-Filistin savaşı – savaşı demeye de dilim varmıyor aslında manzaranın dehşetinden dolayı! -.
Ülkemizde İsrail’in Gazze’deki Baptist Hastanesi’ne yönelik saldırısında hayatını kaybedenlerin anısına 3 günlük ulusal yas ilan edilmişti. Pek çok konser, organizasyon doğal olarak iptal edildi, ertelendi. Bu ortamda zaten kimsenin pek eğlenecek hali de kalmadı! Haliyle şu soru geliyor akla; “Peki ya Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlamaları ne olacak? Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlamaları ertelenecek mi?”
Bugün Filistin’de yaşananlar yılların bir yansıması, birikimi aslında. Tarih ap açık gösteriyor her şeyi. Barış ve huzur içinde birlikte yaşayabilecek toplumlar savaşıyor, birbirlerine acı çektiriyorlar. Çocuklar, ah! Çocuklar ölüyor! Evet bu halde kim kutlama yapabilir? Kim eğlenebilir gönlünce gönlünün bir yarısı kanarken?…
Düşüncem şu; Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bu sene her şey çok daha anlamlı olmalı tüm bu olanlar düşünüldüğünde! Kutlamaları yasaklamak, ertelemek veya gerçekleştirmemek yerine tam da tersine; dosta güven düşmana korku salacak şekilde 100. yıla yaraşır büyük bir kutlama gerek bize! Öyle ki yer gök tarihimizdeki adaleti, güveni, sevgi ve saygıyı tüm varlığında hissetmeli ve bu temelleri sarsmayı düşüneceklere bir korku vermeli! Cumhuriyet kutlamalarına bir eğlence gözüyle bakmak anlamsız ve kıt bir düşünce olacakken bağımsızlığını kazanmış bir ülkenin bugün ezilen, açı çeken bir toplumun yerinde olmamasına, bağımsızlığını hakkıyla eline almasına ve elinde tutmasına sevinmesi, bunu yarınlara taşıyacağına kararlılığını vurgulaması, bu kurtuluş mücadelesinin kahramanlarını saygı ve sevgiyle anması ve bunu coşkuyla kutlaması ise elinden alınmaması gereken bir hediyedir!