Kategori arşivi: Düz yazı

Hırsızlar Kitabı

Bir önceki yazının devamıdır…

…Ama öyle olmadı. Henüz! Genelde nedense acı çekenler yumuşak başlı, sanatçı ruhlu, duygusal, at gözlüklerinden sıyrılmış, olup biteni gören, sanatı müziği mizahı seven, haksızlıklara katlanamayan insanlar oluyordu. Aslında kısaca “insanlar” oluyordu….  

Hırsızlar Kitabı yazısına devam et

Setna Yükseliyor

Christian Jacq adını duyduğumda ilk aklıma gelen Ramses serisi ve Mısır Yargıcı üçlemesi oluyor. Özellikle de Mısır Yargıcı üçlemesinde adaletin kötü ellere geçtiğinde insanların çekeceği sıkıntılara tüm çarpıcılığı ile dikkat çekmesi ve adeta günümüz dünyasına ayna tutması geliyor aklıma.

Setna Yükseliyor yazısına devam et

Toz zerresi

Evren mucizelerle dolu. Bazen oturup gün ışığında süzülen toz zerreciklerinin dansına takılıyor gözlerim. Dönüşlerinde bile öylesine muazzamlıklar hissediliyor ki. Gelişigüzel mi dönüyorlar diye soruyorum kendime. Açıkçası inanmıyorum kendime verdiğim cevaba. Hayır diyorum, gelişigüzel olamaz. Tıpkı gözlerindeki parıltı gibi toz zerreciklerinin de dönüşünde bir ihtişam var. Kendine özgü. Evrenin merkezi zannederken insan kendini, gözlerini gördüğünde boşluğa düşüveriyor sanki. Başka pek çoklarına da oluyordur eminim. Hayır efendim; toz zerrecikleri mavi bir büyünün etkisinde olmalı…sonsuzluğa giden.

Toz zerresi yazısına devam et

Dilerim!

Regaib Kandili, Regâib, arapça bir kelimedir ve “reğa-be” kökünden gelmektedir. “Reğa-be”, kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. “Reğîb” kelimesi ise, “reğabe”‘den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, “reğîbe”dir. “Reğîbe”nin çoğulu da “reğâib” dir. Kelime olarak “Regâib”in aslı budur. – Alıntı kaynağı için burayı tıklayın

Dilerim! yazısına devam et

Gol, su, elektrik

IT çalışanları son dakika golü yemekten hoşlanmazlar! Bırakın onları, hiç kimse son dakika golü yemekten hoşlanmaz. Aslında bu gibi durumlar buradaki adreste oldukça güzel anlatılmış ama bir de ben örneklerle açıklamak istedim. Düşünseniz; şirkette işinizi bitirdiniz, çıkışta arkadaşlarla sözleştiniz ve bunun verdiği heyecanla toparlanmaktasınız. Birden masanızın telefonu acı acı çalıyor…

Gol, su, elektrik yazısına devam et

sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir dünyada yaşıyoruz…

Değişen pek bir şey olmamış gibi görünüyor.

Ortalıkta küfürler yağdıranlar, kavga edenler, savaşlar çıkartanlar tüm hünerlerini sergilerken insanları barışa, kardeşliğe, sevgiye çağıranlar, sevgilerini yaşamaktan çekinmeyenler dışlanıyor, çok kötü bir şey yapıyormuş gibi yansıtılıyorlar. Bir otobüste kazara sevgilinize, eşinize sarılmayagörün en tehlikeli yaratık olarak görülürsünüz hâlâ…

sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir dünyada yaşıyoruz… yazısına devam et

Yetersiz…

Yetersiz...
Hiç bir sözün yeterince yetmediği diyarlardan düşmüştü aşk sanki.
Bu yüzden olsa gerekti kelimelerimin kifayetsizliği.
Ya da bu yüzden kifayetsizdim aşk bürümüşken benliğimi.
Tıslayan yılanı uyandıran ejderhanın şarkısından olsa gerekti kör geceye karşı koyamayışım,
gözlerimi kapatıp tatlı bir uykuya dalamayışım.
Ya da aşkın o kırmızı şarabının büyüsündendi
yetersiz kalışım.
Çok da önemli değildi.
Nasıl olsa hiç yetmeyecekti...
İ.Kaya 05.01.2016 11:10

Görsel kaynağı: http://www.fotokritik.com/3019140/gece-ve-sehir