18 Şubat 2015 de yazdığım küçük bir yazı.
Düşler görülmek ister...
18 Şubat 2015 de yazdığım küçük bir yazı.
Mavi bir adamın düşüydü kırmızı…
ala inanmayan ama falı pek bir falı seven insanlarız. Şahsen kahve içtikten sonra “yaw bir baksak ne var ne yok” diyebilen insanlardan biriyim(Utandım şimdi 🙁 .
Çok uzun zamandır bunun gerçekleşmesini bekliyorduk. Yollarda neredeyse ecel terleri döküyorduk. Özellikle yaz dönemlerinde yapış yapış, vıcık vıcık, neredeyse üst üste yapılan yolculuklar mı dersiniz; yol cengaverlerinin yolculara ağalık, paşalık taslayıp köle muamelesi yaptığı zamanlardan mı bahsedersiniz. Sonuçta bu yolculuğa uzun süre katlanan hemen herkesin çocuklarına anlatacağı hikayeleri vardır…
Hüzün nedir? Nasıl bir şeydir?
Nasıl girer insanın içine?
Nasıl kök salar hücrelerinde?
Nasıl yutar mavi göğün parıltılarını?
…
Bazı rakamlar sihirlidir…
Gitmek istediklerinde tutamadıklarımızdır onlar
ve sonra hasretle dönüşlerini beklediklerimiz..
Yeditepenin göğü gündüz mavi,
gece laciverttir kumaşı ipeksi,
Her şeyden önce bir insan ve vatandaş olarak düşünme ve düşündüklerini dile getirme hakkıma dayanarak konu hakkındaki naçizane fikirlerimi yazmak istedim.
Bahar çiçekleri açmaya başladı sonunda. Güneş insanın içini ısıtarak süzülüyor bulutların arasından. Böyle bir zamanda hangimiz bahar sarhoşu olmuyoruz ki?…