Lindsey Stirling ve Phantom of the opera yorumu

Lindsey Stirling Amerikalı müzisyen,söz yazarı ve dansçıdır. Bu meziyetleri kemanist olmasıyla da birleştiğinde ortaya çıkan şey tam anlamıyla “seyrine doyum olmaz bir müzik şöleni” dir. Türkiye fan sitesinde 21 Eylül 1986 da doğduğu ve “Hip Hop Violinist” lakabı ile de tanındığı belirten güzel sanatçının Phantom of the opera yorumunu görünce hemen sizlerle paylaşmak istedim.

 

 

 

Lindsey Stirling ve Phantom of the opera yorumu yazısına devam et

Tutku ile dansın birleşimi, mavi ve kırmızının dansı: Tango!

Tango nedir diye sorsalar evet, tarifim kesinlikle bu olurdu! Hiç yapmadım ama öğrenmeyi isterdim. Çünkü bu tutkulu dansı izlemek bile insanın içine mutluluk veren duygular katıyor. Bunu bir kenara bırakın eğer spor yapmak istiyorsanız zannediyorum dans sporu eğlenceye dönüştürmenin bir diğer adı olabilir. Ve eğer bu spor Tango ise tütsülenmiş bir balığı tadmak kadar keyif verebilir…

 

 

 

 

Tutku ile dansın birleşimi, mavi ve kırmızının dansı: Tango! yazısına devam et

İstanbul ve çivisi, tahtası eksik bir su kulesi…

su kulesiDün akşam üzeri ve bu sabah İstanbul’da uzun zamandır geçmediğim yollardan tekrar geçtim. Bıraktığımda bir kaç çivisi çıkmış olan şehrin aynı yerlerinde halen çiviler yerlerinde değil. Hırsızlığın sıkça yaşandığı eski mahallem mi dersiniz (daha dün gece yine bir hırsızlık olayı olmuş arka sokağımızda), yolda para isteyen tinerciler mi dersiniz, yolunuzu kesen tehditkar dilenciler mi dersiniz; ne ararsanız var yine o yollarda…

 

İstanbul ve çivisi, tahtası eksik bir su kulesi… yazısına devam et

Black Sabbath – Too Late

Efsanevi İngiliz Heavy Metal grubu Black Sabbath’ın 1992 tarihli DEHUMANIZER adlı albümünden harika bir şarkı Too Late. Dehumanizer albümü Black Sabbath’ın hem şiirselliği hem de müzikalitesi bakımından en ağır albümlerinden biri olarak kabul edilir. (Google görsellerine ulaşmak için yandaki resmi tıklayabilirsiniz)

Black Sabbath – Too Late yazısına devam et

Bilimsel düşler

Bu günlerde inandırıcılık kavramına fena kafayı taktım. Nedense “hayal” , “saçma” gibi kelimeler üzerine gitmek istiyorum bu günlerde. Bu kelimelerden yola çıkarak kendi dünyalarımıza dokunmak istiyorum bir şekilde. Neden mi? Belki sadece kendimi tatmin için. Size zararı var mı?…

Bu yazıyı okumak için yeterli vaktin yoksa veya okuma tembeliysen en son satırı oku!

Bilimsel düşler yazısına devam et

Anılardan eski bir şarkı “Her şey aynı, her şey yine boş”

Hepimizin çoğu zaman tekrarladığı bir cümle: “Her şey aynı, her şey yine boş”. Bu cümleyi lise zamanımda sıklıkla tekrarlıyordum. Öyle ki sonunda bir şarkıya söz oldu. O zamanları bilirsiniz… Geçenlerde anımsadığım bu şarkımı 7 Temmuz 2012 de cep telefonum ile kaydettim ve YouTube üzerinde yayınladım. Kısmet olsaydı belki bir arkadaşımın albümünde yer alacaktı geçmişte ama olmadı.

Anılardan eski bir şarkı “Her şey aynı, her şey yine boş” yazısına devam et

Kurgulanmış bilimin ekrandan yansıması ve hayalgücü

25 Eylül 2009’da dünya sinemalarıyla aynı anda ülkemizde gösterime giren bir film surrogates. Son derece çarpıcı konusuyla izleyicisini adeta psikolojik bir girdaba sokmayı başarmıştı. En azından beni! İzlediniz mi bilmiyorum ancak izlemediyseniz tavsiye ederim. Konusunu burada okuyabilirsiniz.

Bilimkurgu tarzı filmleri gerçeğe aykırı bulanlardan mısınız? Eğer öyleyseniz söyler misiniz gerçek nedir? Etrafta dokunduğunuz, gördüğünüz, konuştuğunuz insanlar, duvarlar, ağaçlar mı gerçek?

Yoksa aklınızda ürettiğiniz hayalinizden ortaya çıkan yansımalar mı?

 

Kurgulanmış bilimin ekrandan yansıması ve hayalgücü yazısına devam et